Duyguların tüketici karar verme sürecinde büyük bir rol oynadığı sır değil. Evrimsel bir perspektiften bakıldığında, bize iyi kararlar vermemize yardımcı olmak için varlar.
Tüketicilerin karar verme süreçlerinde duyguların payı büyük. Peki bu duygular tam olarak nedir? Ve bize tam olarak nasıl etki eder? Pazarlamacılar bu konuları müşterileri ikna etmek için nasıl kullanabilir? Bu yazıda, pazarlamada duyguların rolünü ve markaların onlara daha iyi ulaşma yollarını inceleyeceğiz.
Duyguların tüketici kararları üzerindeki etkisi, pazarlamacıların uzun süredir farkında olduğu bir şeydir. Ancak bu süreç tam olarak nasıl işler?
Duygular kısaca, etrafımızdaki dünyayı anlamlandırmamıza yardımcı olan bir araçtır. Bu yönüyle insan davranışının güçlü tetikleyicileridir. Duyguların etkisi hem dış uyaranlar (gördüğümüz veya duyduğumuz şeyler) hem de iç uyaranlar (hissedişler) tarafından tetiklenebilir. Nitekim duygular, içgüdüsel reaksiyonlardan sorumlu sürüngen beyinle bağlantılıdır. Dolayısıyla bu da onların limbik sistem tarafından kontrol edildiği anlamına gelir. Yani duygular, beyinde hafıza oluşumu, duygusal tepki ve davranış düzenlemesini kontrol eden alanla ilgilidir.
Duygular, tüketici kararlarının güçlü bir sürücüsüdür. Üstelik rasyonel etkenlerden daha önemlidir. Bu nedenle pazarlamacılar farklı duyguları neyin yönlendirdiğini anlamalıdır. Ürünlerin, hizmetlerin veya markaların çekiciliği duygular üzerinden oluşur. Bu tür algılar sadece işlevsel özellikleri veya fiyat noktalarıyla oluşmaz.
Marka tercihinin yanı sıra ürün kalitesini nasıl algıladığımız da duygularla yakından ilgilidir. Örneğin bir şeye ne kadar para harcamaya istekli olduğumuzu duygular belirler. Veya tam fiyat ödemek mi yoksa indirimli bir zamana kadar beklemek mi istediğimizi duygularımıza göre belirleriz. Deneyimimizi başkalarıyla çevrimiçi veya çevrimdışı konuşarak paylaşıp paylaşmayacağımızı da duygularımız belirler.
Duygular, kendimizi aynı anda mutlu, üzgün veya öfkeli hissetmemizi sağlama imkanına sahiptir. Farkında olmadan nasıl davrandığımızı etkiler. Duygular sadece hissettiğimiz şeylerle ilgili değildir. Aynı zamanda bu hislere nasıl tepki verdiğimiz ve sonrasında ne olduğu (etki) ile de ilgilidir. Bu nedenle pazarlamacılar, farklı duyguları neyin yönlendirdiğini anlamalıdır. Bu sayede tüketicilerde satın alma isteği yaratabilirler.
Örneğin, hayal kırıklığına uğramış insanlar, kendilerini daha iyi hissettirecek ürünler için daha fazla ödeme yapmaya isteklidir. Ayrıca hayal kırıklığına uğrama ihtimalini azaltan ürünleri (sigorta gibi) satın almaya da daha meyilli olurlar. Öte yandan, kendini mutlu hisseden insanlar bu hissi devam ettiren deneyimleri satın almak ister. Bu bakımdan tatile çıkmak veya aile restoranlarına gitmek onların ilgi duyacakları ve satın alacakları deneyimlerdir.
Duygular, marka sadakatini oluşturmak, iyi bir marka algısı yaratmak ve müşteri memnuniyetini artırmak için pazarlamada kullanılabilir. Duyguları doğru kullanırsanız dönüşüm oranlarınız doğal olarak artar. Çünkü müşterilerinizin ilgisini çeker ve onlarla güçlü bağlar kurarsınız. Bu da satın alma davranışı konusunda onları daha istekli hale getirir.
Bu bakımdan, reklam kampanyası planlarken veya sosyal medya içeriği oluştururken şuna özellikle dikkat edin. Hedef kitlenizin karar verme sürecine duyguların nasıl dahil olacağını mutlaka düşünün. Diyelim ki eğlenceli ve heyecan verici bir şey arıyorlar. Ama bunun ne olduğunu henüz tam olarak bilmiyorlar. İşte bu durum, duyguları harekete geçirmeniz için uygun bir fırsattır.
Bu yazıda, pazarlamada farklı duyguların nasıl hedeflenebileceğine ve tüketici kararlarına nasıl etki ettiklerine dair bakış açıları sunduk. Duyguların nasıl işlediğini anlayarak hedef kitleniz için daha etkili kampanyalar oluşturacağınıza inanıyoruz!