Kazanan Bir Marka Kimliği için Beynin Gücünü Serbest Bırakmak
Nöropazarlama dünyasıyla ilk kez karşılaştığımda yaşadığım heyecanı hâlâ hatırlıyorum. Bir tasarımcı olarak, başarılı logolar yaratmanın sırrının sadece estetikle ilgili olmadığına inanıyordum. Aynı zamanda da insan davranışlarının karmaşıklığını anlamaktan geçtiğini düşünüyordum. İşte o zaman, nöropazarlamanın gücünden yararlanarak tüketicilerle derinden yankılanan logolar yaratmanın mümkün olduğunu fark ettim. Nöropazarlama ve logo tasarımı gerçekten de birbiriyle yakından ilişkiliydi. Ve bu aynı zamanda da markamızı rakiplerimizden ayırmanın en sağlam yoluydu.
Dünyamız görsel uyaranlarla giderek daha da kalabalıklaşıyor. Bu durum logo tasarımlarında basitliği daha önemli hale getirmekte. Ünlü nörobilimci Antonio Damasio şöyle demiştir: "Düşünen makinalar değil, hisseden makinalarız." Bu alıntı, hedef kitlenizin duygusal çekirdeğine ulaşmanın önemini vurgular. Yani basit ve ancak etkili logolar oluşturarak duyguları uyandırabiliriz. Bu sayede tüketicilerle daha güçlü bağlar kurmak mümkün olacaktır.
Basitlik elde etmek için, markanızı tanımlayan temel unsurları inceleyin. Gereksiz ayrıntıları aradan çıkarın. Yalnızca iletmek istediğiniz çekirdek mesajı bırakın. Sonuç olarak işlemesi, tanıması ve hatırlaması kolay bir logo elde edeceksiniz.
Beynimiz, örüntüleri tanımak ve potansiyel tehditleri tespit etmek için kabloludur. Bu hayatta kalma mekanizması, milyonlarca yıl süren evrim sürecinde gelişmiştir. Nitekim sosyal bilişsel nörobilimci Matthew Lieberman, "Beynimiz bağlantı kurmak ve ait olmak için kabloludur" demiştir. Yani içgüdüsel örüntülere ve hayatta kalma mekanizmalarına dokunan logo tasarımları daha başarılı olacaktır. Böyle bir tasarımla hedef kitlede aidiyet ve güven duygusu yaratmak zor değildir.
Evrensel olarak anlamlı öğeleri, belirli duyguları ortaya çıkaran şekilleri, renkler ve sembolleri başarılı logo tasarım çalışmaları içinde ele alabilirsiniz. Bu, logonuzun hedef kitlenizin zihninde hızlıca yer etmesine katkı sağlar. Aynı zamanda da hatırlamayı kolaylaştırır.
Daha önce de vurguladığım gibi, duygular karar verme sürecinde kritik bir rol üstlenir. Edgar Morin'in, "Beyin düşünen bir organ değil, hayatta kalmaya yönelik bir organ," şeklindeki sözü bu düşünceyi yansıtmaktadır. Hedef kitlenizin duygusal tarafına hitap eden bir logo yaratmak için, tasarımımızın uyandırdığı duyguları ve ilişkilendirmeleri düşünmemiz gerekir.
Ünlü psikolog ve Nobel ödüllü Daniel Kahneman şöyle demiştir: "Hayatta hiçbir şey, üzerinde düşündüğünüz süre boyunca olduğundan daha önemli değildir." Aslında bu alıntı, tasarımlarımızın duygusal etkisini ve üzerinde bırakmak istediğimiz kalıcı izlenimi dikkatlice düşünmemiz gerektiğini hatırlatır.
Logo tasarımı yaparken hedef kitlenizin duygusal değerlerini ve arzularını mutlaka düşünün. Ve bu isteklerde açığa çıkan unsurları logonuza dahil edin. Böylece markanız ve hedef kitleniz arasında güçlü bir duygusal bağ oluşacaktır. Bu da uzun vadeli sadakat ve başarı getirecektir.
Nöropazarlama içgörülerini tasarım sürecine uygulamak, sadece göze çarpan bir logo tasarlamayı sağlamaz. Aynı zamanda da logonuzu hedef kitlenizle derinden ilişkili hale getirir. İnsan beyninin büyüleyici dünyasını keşfetmeye devam ettikçe, algı ve insan davranışı hakkındaki anlayışlarımız gelişecek. Bu sayede yalnızca estetik açıdan hoş görünen logolar yapmayacağız. Aynı zamanda markaların özüyle yankılanan logolar yaratma becerimiz de gelişecek.
"Üçlü beyin" terimini ortaya atan Paul MacLean, "Akıl yürütülemeyen şeyler hissedilebilir" demiştir. Dolayısıyla logo tasarımının gerçek gücü bu duygu alanında yatmaktadır. Nöropazarlama çalışmaları sayesinde gerçekten kalıcı marka kimlikleri yaratmak için bu güce erişebiliriz.