Pringles markasının logo değişiminin sebeplerini belki dışarıdan bilemeyiz. Ama bilgiye dayalı yorumlarla alınan kararların perde arkasını öngörebiliriz. Logo tasarım özellikleri değişimler hakkında fikir sahibi olmamızı sağlıyor.
Birkaç kez bazı reklamcıların markaların sadeleşmeye gitmesini moda olarak yorumladığını gördüm. Bu bakış açısını biraz sığ buluyorum. Bana Dunning Kruger etkisini çağrıştırıyor dersem yalan olmaz. Teknoloji hızla gelişirken, insan ve iletişim de her gün değişiyor. Bu nedenle değişime uyum sağlamak önemli. Aksi durumda geride kalmanız işten bile değil.
Markaların rasyonel sebeplerle yaptıkları görsel değişimler zaman zaman sadık tüketicileri üzebiliyor. Markaya hayranlığını göğsüne dövme yaptırarak ifade eden bir tüketici, markanın değişen logosu sonrası kendini tarihi geçmiş bile hissedebilir!
Belki markaların logo tasarım özellikleri hakkında bu detaycılıkta düşünmesi beklenemez. Ancak gerçekleşecek değişikliklerin olası etkilerini iyi öngörmek gerekir. Ve tabii buna göre iletişim kurguları oluşturmak lazım.
Bu tür değişimlerin ardındaki sebepleri çözemeyen tüketiciler genellikle şunu yapıyor. Sosyal medyada markayı zevksizlikle itham ediyorlar. Bu tür ithamlar logo tasarım uygulamaları hakkında marka yöneticileri için stres kaynağı. Bu tabii iletişim eksikliklerine de işaret ediyor. Markayla bu denli yakınlık kurmuş sadık tüketicilerin etik olarak asgari düzeyde de olsa bilgilendirilmeyi hak ettiklerini düşünüyorum.
Markaların reklamlarla psikolojilerine dek etki ettikleri tüketicilerine karşı daha sorumlu davranmasının zamanı sizce de gelmedi mi?
Flat tasarım için Windows, Apple, Google gibi teknoloji markalarının kullanımı ile popülaritesi artan 2 boyutlu ve sade bir tasarım yaklaşımı diyebiliriz. Temel olarak duyarlı (responsive) tasarım ihtiyaçlarıyla başlayan flat tasarım akımı, ekran çözünürlüğüne göre genişleyebilen sade formlar sunuyor. Bir yandan da görsel kirliliği (visual noise) ortadan kaldırıyor.
Böylece kullanıcılar uygun tasarım teknikleri ile daha akıcı ve optimum bir deneyim yaşıyor. Arayüzlerin artışı ile hayatımıza giren flat tasarımın, marka logolarına kadar etki eden bir yaklaşıma dönüşmesinin pek çok mantıklı sebebi var. Pringles logo değişiminin altındaki stratejik nedenler bence şunlar:
Bunun önemi tabii ki var. Ancak sadece markaların bu konuyu sorgulamasına neden olduğu için. Yani yeni bir logo tasarımı oluşturmak için esas sebep bu değil.
Mecralar tasarımcıları zorluyor. Küçücük favicon alanına veya Instagram logo alanına detaylı bir logoyu koymak güç. Hikaye bölümünde daha da küçük hale gelen logolar sade formlara sahip olmalı. Aksi durumda görsel korteks üzerinde algısal güçlük oluşuyor. Sade tasarımlı logoları zor mecralarda daha kolay görmek mümkün. Fakat kompleks logolar sorun yaratıyor.
Bildiğim kadarıyla pek çok ülkede HSSF ürünlerinin reklamına dair regülasyonlar bulunuyor. (HSSF = High in Sugar, Salt, Fat)
Amblemdeki Mr. P’nin “basitleşmesi” ve yazının papyon içine dahil edilmesi, dark marketing açısından avantaj. Papyon işte bu tip durumlarda kullanılabilecek iyi bir malzeme. İçki markaları için yaptığımız çalışmalarda bu tip algısal yöntemleri yıllardır kullanıyoruz. Regülasyonlara uygun reklamcılık için bunlar gerekli.
Pringles’ın papyonunun bu yeni hali, yazıyı dahil etmediğinizde regülasyonları aşmak için iyi bir algısal çözüm. Logo tasarımı örnekleri bağlamında bu gibi detaylara özellikle dikkat etmek lazım.
Sadeleştirme kapsamında gözlerdeki parıltı gitmiş. Kaşlar gövdeden gitmiş. Böylece hareketli emojiler için de zemin oluşmuş. Sade bir formu karakterize etmek böyle daha kolay. Logo tasarım özellikleri bağlamında bu gibi detaylar önemli.
Yeni logonun ana ihtiyaçlarından birisi yazıyı papyonun içine alarak sadeleştirmek olduğundan küçük harfleri papyonun içine almak denge açısından mümkün olmamış. Aslında sarı Pringles yazısı markanın ruhu açısından eksi bir puan. Ancak stratejik olarak marka tarafı da bunun farkındadır muhtemelen. Yani burada bir alışveriş var. Nitekim bazı kararlar vazgeçişleri de beraberinde getiriyor.
Küçük harf ve sarı renk kullanımı değiştirilmeseydi markanın algısı elbet daha iyi korunabilirdi. Ancak kırmızı içinde sarı olunca bu kez de şu olacaktı. Logonun üst bölümündeki beyaz bölüm ile alt bölüm arasındaki uyum kaybolacaktı. Bu durumda sadece yazı için logoya ek bir renk (sarı) eklemesi olacaktı. Ne var ki bu zaten sadeleşme fikrine de uygun değil. Bu nedenle papyondaki kırmızı rengi baskılayacağı için sarıdan da vazgeçip tam bir flat logoya yöneldiklerini düşünüyorum.
Logodaki renklerin sayısının düşmesiyle ambalajlardaki ürünün sarı rengiyle öne çıkması gerçekleşmiş oluyor.
İşte size Pringles’ın yeni logosunun hikayesi! :)
Beğendin mi diye sorarsanız, bana heyecan vermedi. Ancak bu noktada ticari sebepler zevklerden ağır basıyor. Bu pencereden bakarsak ortada doğru bir çözüm var.
Bakalım, ambalajı değişince tadı da değişmiş gibi hissedecek miyiz? :)